İslam’da zekât, kişinin belirli bir miktarda mal veya paranın belirli bir süre boyunca sahip olması durumunda farz kılınan bir ibadettir. Zekâtın farz kılınma zamanı ve yeri, İslam peygamberi Muhammed’in (s.a.v.) Allah’tan aldığı vahiylerle belirlenmiştir.
Zekât, İslam’ın beş temel ibadetinden biri olan “İslam’ın şartları”ndan biridir ve İslam’ın ilk yıllarında farz kılınmıştır. İslam’a göre, zekât, kişinin belli bir miktarda mal varlığına veya gelire sahip olduğunda, belirli bir oranda bu mal veya gelirden fakirlere, yetimlere, kölelere, borçlulara ve diğer ihtiyaç sahiplerine verilmesini ifade eder.
Zekâtın farz kılınma zamanı Kur’an’da belirtilmiştir, ancak tam olarak ne zaman farz kılındığına dair kesin bir tarih verilmemiştir. Bu konuda Sahih Hadislerde de detaylar bulunabilir. İslam’ın ilk yıllarında zekâtın farz kılınmasıyla ilgili bilgiler, İslam peygamberi Muhammed’in (s.a.v.) yaşamı ve hadisler aracılığıyla günümüze ulaşmıştır.
Kur’an’da zekâtla ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Örneğin, Bakara Suresi 2:267 ayetinde, “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla, insanlar arasında gösteriş yapmak ve Allah’a inanmanızdan sonra malınızı sarf etmemeniz gibi harcamayın” denir ve bu ayet zekâtın doğru bir şekilde harcanması konusuna vurgu yapar.
Zekât, İslam’ın temel bir ibadeti olduğu için Müslümanlar için önemlidir ve İslam hukukunda detaylı kurallara tabidir. Zekâtın farz olup olmadığını belirlemek ve miktarını hesaplamak için belirli kriterlere göre mal varlığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda yerel din alimlerine veya dini otoritelere danışmak da faydalı olabilir.