Ciğerim Leyla.
Çok vakit geçti seni görmeyeli, kısacık saçların omuzlarına değmezdi son görüştüğümüzde. Küçük bir burnun vardı, ucunu öptüğüm. Fındık kurdum, diyerek seni sevişim hep aklımda. Aradan geçen gazap dolu yıllar, ben dâhil kimseyi yıkıp geçmemiştir, Leyla.
Çoğu zaman burnumda tütüyor, yeşil yaylaların meşe kokusu, rahmetli anamın mis kokan tereyağı. Ve sen, ciğerim Leyla. Özlemin, kemikleşmiş bir nasır kalbimde. Ağrıyan romatizmalı dizlerimin devasıdır, masum hayalinin sıcağı. Buralar hep soğuk Ey Can’ım, sık sık hastalanır oldum şu vakitlerde. Ciğerlerim sünger, öksürüğüm ağdalı.
Hatırını da sormak isterim elbet, lakin söylemezsin bilirim!
Kızgınsındır bana, öfkenin ateşini kinin sulamıştır onca yıl. Otomobilin arkasından ağlayarak koştuğunda kaybettim, senin karşılıksız sevgini, bir kızın babasına duyduğu muktedir aşkı.
Kabahatim büyük, boynum karşında kıldan incedir Leyla. Gurbet ellere daha çok para, daha çok tarla, yepisyeni araba için giden bendim. Ardımda anama emanet ettiğim biricik seni, ciğerim Leyla’yı, hırslarım yüzünden seçemedim.
O topraklı yolda, tozlu dizlerinin üstüne çöküp ‘Baba gitme, Annem gibi gitme’ diye ağladığında, altı yaşından henüz gün almıştın.
Lâstik ayakkabıların, üstüne büyük gelen örgü kırmızı kazağın, hep aklımda Leyla. Şimdilerde yirmisine merdiven dayamış, gencecik bir fidan dalısın. Dur duraksız yazdığım mektuplar eline geçmiyor diye şüpheye kapılmaktayım. Umut fakirin ekmeğidir derler Ey Can’ım, o sebeptendir kalem tutan ellerimin bıkmaması.
Sana şefkatli, güvenli kucağını açamayan babanı affet demiyorum. Diyemem Leyla, utanırım. İnsanoğlu hırs yumağıdır, azıyla yetinmez, çoğuyla doymaz. Bende nefsimin rüzgârına kapıldım Ey Can’ım, didindim, hırpalandım, ama aradığımı kati suretle bulamadım.
Geri dönmeye gücüm varken yüzüm yoktu, yüz bulduğumda cebim boştu. Seni yetim bırakan zalim baban, emri hak vuku bulmadan son bir kez kızını görmek teşnesiyle yanıp tutuşuyor.
Son nefesimi alacak olandan tek arzum budur Leyla, seni görmeden ölmekten korkarım. Yaşlılığın tezahürünü anlatmaya dimağ yetmez Ey Can’ım, titrek ellerimde tuttuğum bardağın mı hali mi kalmadı yoksa benim canımın mı feri gitti anlamazsın. Öylesine bıkkınım ki, hatalarımdan ders alacak mecalim yok. Bir adım yetecek mezara gitmeye, bir nefes kesecek çilemi, fakat yine de ürkerim sonsuzluğa uçup gitmekten. Geride seni bırakmasaydım, huzurla kapatabilirdim gözlerimi.
Mektubuma son verirken bir hususu iyice anlamanı temenni ediyorum Ciğerim Leyla. Hayat, kimseye küs kalınmayacak kadar uçucu, kimseye dargın geçirmeyecek kadar lütufkâr. Dilerim, yaşlılıktan bunadığını düşündüğün beni, bir mektubuna hasret yollamazsın diğer tarafa.
Ciğerim Leyla; Bağışlayıcı kalbinin gözlerinden öperim.
Vefasız, bir hayrı dokunmayan Baban…
-Semra Şenol