Etiket arşivi: Şiir

GÖLGEDE AŞK 1

GÖLGEDE AŞK

GÖLGEDE AŞK 2

Başım belada inan, arkamı kollamadan yürüyemem bundan sonra.

Öyle ki her gece arkama düşen gölge de, her yaprak hışırtısında

Seni arar buluyorum kendimi.

Sanırım deliliğin alametİ bunların hepsi, veyahut seni bir kez daha görmenin hasreti.

Bir şeyler yanlış gitti, tutunacak bir dal bırakmadık aramızda.

Gönüllerimiz sevmeyi bildi, gururumuz kırılmayacak kadar dikti.

Yanlış anlamalar üzerine kurduk tüm sohbetlerimizi,

Kanadık, yıldık, bir o kadar da sevdik değil mi?

 

Semra Şenol

Sen Beni Mazur Gör 3

Sen Beni Mazur Gör

Sen Beni Mazur Gör 4

Öyle kırgın bakma yüzüme, yoksa nasıl katlanırım bu ayaza.

İçimde solan menekşeler dahi hesap sorar sonra, ne derim Allah aşkına!

Yapma böyle, devinip durduğum tufanların izahı bende mi sanıyorsun?

Sen bari dinle, anla bu yakışıksız adamın eleme bulaşan sözlerini.

Düşmeden bilemez kimse, ermeyen muradımın hamlığını,

Ağzımdaki yavan tadı, yüreğimdeki serçe çırpınışlarını sen bilme.

Bilme feryadım, sen beni mazur gör.

Deliydi amma severdi beni de geç soranlara, ah etme boşuna.

Sen bari anla, elimde kalan bir avuç toprak hasretini.

Tan yerinde kararan talihimi, el pençe divan duran itirazlarımı hor görme.

Hor görme feryadım, sen beni mazur gör.

Eti ne budu ne diyenlere aldırış etme, benden sana kalanlara yüz çevirme…

 

  – Semra Şenol 

YOL GÖSTERENİM OLMALIYDIN! 5

YOL GÖSTERENİM OLMALIYDIN!

Bak yine konuşuyorum seninle, küssem de darılsam da susamıyorum sana. Anlatmayınca içimde biriken sözler ulaşamayacağım yüksekliklere kaçıyor, yine rahat edemiyorum. Elzem bir ihtiyaç sana dert yakınmak, kötü bir alışkanlık.Bu huyumu sevdiğimi söyleyemem, küçük bir çocuk gibi dizlerim sıyrıklarla doldukça soluğu yanında almaktan hoşnut değilim.

İrademe biraz sahip çıkabilmem mümkün olsaydı belki de bunca hatanın merkezinde oturuyor olmaz, kendimden başka bir suçlu arayışına çıkmazdım. Affedici olmamız gerekir esasen, keşkelerle, kinlerle kirletilmiş söylemlerin faydasızlığını bizzat kendimden biliyorum.

Ve kimler geçip gitti yanımdan, aklımda kalanıyla yalnızlığıma ortak olanıyla büyüdüm.
Öyle ki, bir gecenin ardında bıraktım çocukluk düşlerimi. İntizar etmek benim işim değil, hafızamı defter gibi tutup gideni kalanı not düşmüyorum.

Ama sen, yol gösterenim olmalıydın.
Bunu istemeye hakkım da vardı, dünya da ayrılmayacak tek bir bütünlük bağı var.
Ve sen buna karşı isyan çıkarıp beni yapayalnız bırakman gerektiğine karar verdin.
Sevgi değil bu, düşüncesizlik !
Sonuna kadar yanımda, her hatamın sonunda, yanlış seçimlerimin ortasında beni bekliyor olmalıydın.

Beni büyük bir bozguna uğrattın, şimdiyse duyduğundan asla emin olmayacağım methiyeler düzüyorum sana bu çatı katından.
Mahalle sakinleri canhıraş bağırmalarımı deliliğe vurdurarak, yok sayıyorlar beni.
Sen!
Beni öyle bir duruma soktun ki; ah etsem kan damlıyor dilimden, göklere diyarlara sığmıyor müşkülpesentliğim.

Anne,

Eğer sesimi duyuyorsan, bil ki izini sürmeyeceğim.
Ayaklarımla çıktığım bu çatı katını merdivenleri kullanarak aşağıya ineceğim.
Kolay yolu seçen sen gibi sırtımı yere, yüzümü gökyüzüne dönüp atlamayacağım boşluğa.
Ben senin kızın değilim, sen kadar korkak ve zalim değilim.
Olmayacağıma yemin ediyorum!

Büyük konuşma, hayat bu derler ya. Aleyhime dönen her zorluğu acizliğime verip tırsarak geri adım atmayacağım.
Daha A harfini doğru düzgün çıkaramazken kalemden, biraz erken değil miydi intiharın?
Ki sen, benim güzel derbederim
Kahpelik sıfatına büründürenlere inat, beni saflığında büyütemez miydin?

Yük olur muydum sana sanıyorsun yada hor görebilir miydim seni ?
Hemde bu denli katıksız ve şartsız severken!

Bülbülü öldürmek gibi bir şeydi, boş yatağında sıcaklığını aramak. Her canım yandığında, en basitinden gözüme toz kaçtığında ‘Annecim’ diye yakınmak.

Beni eli boş, yüreği perişan,ellerimi ayaz soğuklarda bıraktığına değmiştir umarım.
Şayet seni asla affetmeyecegim derbederim.
Gelip gelip, bu son noktadan sana bağırmaya devam edeceğim.
Bu gün ölüm yıl dönümün, pasta üflemeli bir kutlama düzenlemek yerine avazım çıktığı kadar bağıracağım sana.

Olduğum yerde gözlerini kapatışına binlerce kez küfredecek,
Bir daha asla saçlarımı uzatmayacağım.
Bu da benim intikamım Anne, seni içimde asla öldürmeyeceğim!…

Semra Şenol – GERİDE KALAN MEKTUPLAR

YARA 6

YARA

YARA 7

YARA

“Epey oldu
harflerin birleşip kelimelerinde beni yazmayalı…
Özlem neyeydi?
dokunmadığım yüreğe,
bakmadığım gözlere,
satırlarda saklı kalbine mi!
Yoksa okuduğu şiirlere mi?
Maviydi Adam
Gözleri Ela olsada,
Yarası; göklerdeki
Maviliklerdeydi”

GlnuR

AĞLARSIN NEME LAZIM! 10

AĞLARSIN NEME LAZIM!

Gecenin bu saatinde, aklımın kibrit çöpü kararlılığıyla,
Sana kahırlı, bir o kadar da safsata methiyeler düzerdim.

Amma dinlerdin, amma dinlemezdin.
Ses tellerim çıkana, izmaritim yanana dek,
Garabet düşlerimden bir kubbe mırıldanırdım, özlem nakaratıyla.

Hoş, sen benim şarkılarımı beğenmezsin.
Benim repertuarım da ayrılık gülleri açar,
Sözcüklerin yaprakları dikenlidir.

Canın yanar, dokundukça,
Ağlarsın neme lazım.
Yutkunamazsın, dimağında tekrar edersin küllü melodilerimi,
Andıkça arkamdan kin tutar, zayıf kalbin…

Semra Şenol

SAFLIKTI VEYAHUT HAZİN BİR HATA! 11

SAFLIKTI VEYAHUT HAZİN BİR HATA!

SAFLIKTI VEYAHUT HAZİN BİR HATA!

Bir sabah yanımda bulamayacağım seni, hazır olmamı beklemeyeceksin.

Penceremden süzülen güneş ışıklarına cılız bir veda sürüp, öylece müsterih halinle çekip gideceksin.

Geceden koyacaksın aklına terk edişi, iflah edilmez bir ıstırap da duyacaksın hani!

Verilen sözler bağlayacak önce seni, sonra geleceğin vaatleri yapışacak ayaklarına.

Yine de mani olmaya yetmeyecek gidişine.

İç çeke çeke, kurşun misali vuracak kalbini başka şehirlerin sarı hasreti.

Kelimelere sırt vermiş aşklara inanmazdın, melankolikti vadesi tükenmiş ölümlü aşklar.

Müptezel bir hayaldi aynı kişiyle toprak olabilmek,

Saçlarına bile değmezdi, sonbaharın riyakar hicranı.

Göğsünde yanan gitmelerin verdiği tazelikten ibaretti, geride kalan bensem, durmak yakışmazdı.

Durmadın da!

Gitmeler düğüm düğümdü boğazında, elveda diyemeyecek kadar yolu yarılamıştın.

Canından can çıkarcasına sevmek bana göreydi,

Saflıktı, veyahut hazin bir hataydı.

Kalbime zehreden lekelerim vardı, dokunmaya kıyamadın.

Ama gitmeden de yapamadın! 

Biliyorum, bitmiş bir yolun sonunda dikiliyorduk her ikimizde. 

Bende gidecek cesaret yoktu, sensizliğin derin çukurlarını göğüsleyecek metanet de değildim. 

Dolmayan yerini anlatamazdı utanmaz dilim, 

İlk başlarda kabullenmeyecek , her nefeste evde bir eşyanı arayacağım.

Elim sürekli kalan ya da unuttuğun kıyafetlere gidecek, içinde bir yerde saklı olan kokunun izini süreceğim. 

Ama bu da yeterli gelmeyecek, asıl gitmiş olduğunu bana kanıtlayan,

Boş yatağın ve yastığın anlatacak yokluğunu. 

Eğer bir daha gitmek hasretine düşeceksen ilk evvela çarşafları, yastık kılıflarını götürmelisin yanında. 

Üstünden kalkan sorumluluk ağırlığı hafiflediğinde, 

Bileceksin gerçekten bu sefer bittiğini.

Sana göre olmayan bağımlı sevmelerin telaşlı paniğini atacaksın omuzlarından. 

Beni sabahı ziyan, gecesi katmer karanlıklarda unutup,

Sarı şehirlerin refahına kavuşacaksın…

Semra Şenol