Etiket arşivi: şiir örnekleri

Silik Kırmızı Ruj 1

Silik Kırmızı Ruj

Silik Kırmızı Ruj 2

Silik Kırmızı Ruj

Gözlerinin feri sönmüş bir kadına rastladınız mı hiç?

Saçları omuz hizasında kesilmiş, parmak uçları titrek mütevazı bir kadın. Yaşlı gözlerinde telaşını yitirmiş, kırgın, tuza basılmış ruhunu saklayan bir kadın.

Mazisine küssün, yediği darbeleri hüzünlü bakışlarında ele veren kadın; dikenli tellere asmıştır gözyaşlarını. Kolları kıymıklarla, ayaklarının altı kanlı çiziklerle doludur.

Tökezleyerek yürür çoğu zaman, ha düştü ha düşecek hayallerini geçmiş güzel günlerin kalabalıklaştırdığı çantasında tutuyordur.

Dudağındaki aşınmış kırmızı ruju, sevdiklerine tükettiği güvenin arta kalan yıpranmış tablosudur.

Parfüm niyetine sürdüğü yasemin esansı, kaybettiği annesinden kalan son hatırasıdır. O sebeptendir ki bağrına yakın, tenine nüfuz eden acı ve kederleri koltuğunun altına istifler.

Tekinsiz sokak aralarına girmekten çekinmez, saflığının bekâretini bir hain uğruna çoktan hibe etmiştir çünkü. Mahcup yüreği, kimsenin kolay kolay algılayamayacağı ölçüde dargındır hayata ve kendini insan vasfına layık gören canavarlara.

İlkbahara söz verip yeşereceğine olan inancını kaybeden kadını, düşmekten olduğu intihar uçurumundan kurtaracak tek şey, ömrü bir güne bedel kelebektir.

O kelebek ki; o güzelim kanatlarını açtığı her seferinde, içi kuru otlarla dolu kadını daldığı gaflet uykundan arındırır.

Kelebek uçtuğu sürece, yaşama dair tüm umutları tazelenip bahara selam durur…

 

-SEMRA ŞENOL

 

NAFİLE SERMAYE 3

NAFİLE SERMAYE

NAFİLE SERMAYE 4

NAFİLE SERMAYE

Dipsiz kuyulara açıyorum gözlerimi, kanımdan yayılan rutubet kokusu sarmış dört bir yanımı. Günbegün değil, aşağılık saatlerin kıskacında çürüyeceğim.

Issızlığın kuraklığında, ciğerimde solan nefesimin çirkin iç yüzüyle baş başayım.

Aklımı çelmeye çalışan çirkin intihar eylemleri, benliğimdeki tüm iyi düşüncelerin katili.

Kısacık bir an tereddüt ettiğim takdirde ayağıma çelme takmaya hazır ve nazır bekliyor.

Kaçınılmaz sonu kabullenirsem, fırsat kaybetmeden Azrail düşecek peşime.

Düştüğüm kör kuyuların esaretinden kurtaracak yardım ellerini çoktan yitirdim.

Çoğunu girdiğim haksız kazanımlarda heba ettim, kimisini de bizzat kendim terk ettim.

Sevgilerle ve insanlarla olan ilişkim, yaratılışımın zararlı huysuzluğuyla kıyaslanınca yalnızlık ilk tercihim olmak zorundaydı.

Böyle bir insan olduğumun en başından farkındaydım.

Zehirli sarmaşığa benzetiyorum kendimi, çevremdekilere yarardan çok zarar veriyorum.

Hâlbuki amacım ve niyetim bu yönde değil, tek isteğim mizacıma ters düşmeden yaşayabilmek.

Çekildiğim kanyonun bucaksız görüntüsü iliklerime kadar korkmamı sağlıyor.

Evet, hala korku hissine sahibim ne yazık ki.

Duyulardan, duygulardan arınmış olmayı arzu ederdim, canım hangi ölçüde yansa, vücudumdaki kırık kemiklerin çatırdadığını duyuyorum.

Ara ara zihnimde bana işkence eden seslerde bâki.

Eskilerin kulaklarını çınlata çınlata, hatalarımı yüzüme vura vura konuşuyor.

Diyor ki; Bile isteye harcadın kendini, suçlu aramaya kalkma. Tek suçlu sensin.

Kalbin gri renklerin eseri olmuş, artık iflah olmazsın. Nafile uğraş verme.

Sermaye olarak sunduğum kalbimin ekmeği geçmiyor kursağımdan.

Demek ki, doğarken bir yanlışlığa kurban gitmiş, yolumdan saptırılmışım.

İnsan günahsız doğar derler, sarıldığım kundağın kumaşında sorun var idiyse, suçlusu ben miyim?

-SEMRA ŞENOL

 

Yasak İhlali Edep 5

Yasak İhlali Edep

Yasak İhlali Edep 6

Yasak İhlali Edep

Akreple yelkovan arası bir yerde, dolunayın henüz doğurmadığı saatler bunlar.

Şüphe yok ki önemsiz, nefes artık içimde oyalanmıyor.

Sıfır yer çekimine karşı gelmeye çalışan adımların arkasındayız.

Hatalarımızla ve zaaflarımızla çare yok gün batımına.

Mühim değil üzgün olamayız, köprüleri ateşe verdik.

Sakınacak bir dert yok, yaşam kavgasında yakası yırtıldı edebin.

Görünen sadece karanlık gece ve gümüş yıldızlar.

Zaman içimizden geçip gitti, tutarız sandık yarı aklımıza sığdıramadık.

 

Saydam ellerimizin parmakları kırıldı sevinçlerden,

Ama hayır, acı hissetmedik çünkü acı soyut olamaz.

Yasak ihlali yapan düşüncelerimizi zincir altına vurdukça azıttık.

Toplumun aforoz ettiği arzularımıza ilk sırtımızı döndüğümüzde daha 17’ydik.

Dışlanmamızı mazur gördük ve hayallerimizi denetim altında şehit ettik.

Kim ne derse uyduk, sudan fazla şekil alabiliyorduk.

Kurallı kuralsız terbiye edildiğimizi sanıyorken duygusuz,

Dirsek boynumuza bastırırken haliyle alaycı ve vurdum duymazdık…

 

-SEMRA ŞENOL

 

SANIK 7

SANIK

SANIK 8

SANIK

Sana bugün yağmurun gözyaşlarıyla ıslanan bir şehirden, merhaba diyorum.

Kaygan asfalt taşlarından selamlıyorum gül cemalini.

Ara ara esen, kesik rüzgârlardan soruyorum halini hatırını.

Boş sokaklardan geçtikçe, seninle ayrı düştüğümüz geceyi yâd ediyorum.

Ve yine soluğumda can çekişiyorsun.

Islanan hırkamın omuzlarında ağırlığın, yanlış seçimlerin kurbanı olduğumu fısıldıyorum bakışlarındaki düş kırıklarına.

Ses vermediğine göre, sende kabul görmüş bir sanığım.

Oysa haksızlık bu diye haykırasım var avazım çıktığı kadar.

Gücümün son raddesine kadar, yoktu bir suçum diyebilmek sana.

Tek korkum kulaklarını tıkayıp, yanımdan öylece çekip gidecek olmanın verdiği üzüntü.

Bir dinlesen beni, bir kerecik olsa güven duysan.

Kısaltıp törpülemeden anlatsam gerçekleri sana,

Tarafsızca dinlesen savunmamı, hor görmeden acizliğimi.

Sonra alır başımı yine meltemlere kardeş olur, göçerim diyarından.

Adımı sanımı duymazsın ileride, kaybolurum hatırandan.

Güzel bir serap gibi, yüzüm dahi kalmaz.

Toz olur uçarım bulutlara…

-Semra Şenol

GİDEN KADIN… 9

GİDEN KADIN…

GİDEN KADIN… 10

GİDEN KADIN…

Bu son elveda!

Çıkıyorum hayatından, vakti dolmuş bir konuk gibi. Göçebeler bile terk-i diyar eyledikleri ovalara dönmeyi vaat ederek giderler. Ama ben dönmeyeceğim. Sağanak yağmurun altında ıslanacak, bir elimde bavul, bir elimde hezeyana uğramış kalbimle ayrılacağım. Arkamı döndüğüm anda bitecek aşkımız.

Sıcak bir yaz gecesi, ateşin etrafını çevreleyen sahil boyunca, hoş sohbet bir muhabbetin devamında tanıdım seni. Tüm acılarımı silip götüren sesin, kaygı ve endişelerimi süzgeçten geçiriyor, savunmasız bırakıyordu benliğimi.

Kapılı kapılarımı aralarken içten gülümsemen, adımım boşluğa denk gelmişçesine irkilmeme sebep olurdu elimi tutuşun. Seninle geçecek zamanın müptelasıydım, duymak istemediklerimi söylediğinde dahi pür dikkat sesine kulak kesilirdim.

Sen benim koruyucum, korkup geriye kaçmadan önceki ürkek adımımdın.

İlk değil gidişim.

Haftalar öncesinde dilime pranga vururken gitmiştim oysa. Umursamazlık pelerinine sarınıp, uzak bir köşeden izledim seni. Bu sorumsuz adam benim sevdiğim, sesine salıncaklar kurduğum adam olamazdı.

Kadınlar susarak gider, demiş Cemal Süreyya.

Bizi susturan; sonu gelmeyen tartışmaların lüzumsuz bitişleri, geç girilen yatakların ayrı ayrı tutulan tarafları, vazoda kurutulan çiçekler.

Bir kadın emek vermediği aşı yemek istemez. Bu sebeptendir ki ruhumuzu adadığımız erkeği, bitmekte olan ilişkiye müdahale etmesi adına konuşuruz. Dişimizi tırnağımıza takmamız, son kullanma tarihi geçen birlikteliği kurtarmaya yetmez çoğu zaman.

Gidişim sırf bu yüzden.

Yanan ocakta soğuttuğum çay demliğinden, kül tablasında biriken sigara izmaritlerinden, en acısı dökülen saç tellerimden. Bir iki ufak tartışma getirmedi bizi bu noktaya, senin ceketini alıp kapıları çarpıp çıkmaların, benimse sabaha dek süren ağlama krizlerimden çıktık bu yola.

Bir kızımız olsun istiyordum. Minicik elleriyle ikimizi sonsuza dek birbirine bağlayacak, aramızda yatıracağımız kıvırcık saçlı bir kız çocuğu. Düşün, en büyük hayalimi de bırakıp gidiyorum.

Bensiz, ocakta sıcak tencerelerin olmadığı, sessiz bir eve gireceksin bu akşam. Kapıyı çalacaksın, ama açan olmayacak. Buruk bir gülümsemeyle cebinden çıkartacaksın anahtarlarını, büyük bir yıkım değil mi kapıda karşılayacak gülen bir kadının olmaması.

Kahretmeyeceksin kendini biliyorum. Varlığım yerine içki şişelerine sarılacaksın bir süre, sonra da başka bir kadının hayalini süsleyeceksin. Mazide kalanlardan biri olacağım hatıranda, alışacağız yana yana ayrılığın kısa vadeli acısına.

Benden sana son bir iyilik; kalbine aldığın kim olursa olsun emek ver sevgine. Hediyeler boğ demiyorum, ama sevdiğini her an hissettir. Çünkü söylemediğin veyahut göstermediğin sürece kadın anlayamaz kalbinin dürüstlüğünü.

Aşılamayacak sınırlar koyma aranıza. Bir bakış kadar yakın dur sevdiğine, zor günler illa ki olacak, sırt çevirme, sımsıkı sarıl.

En önemlisi konuş onunla.

Sıkıntılarını, dertlerini paylaş, merak etme dil kullanılmaktan eskimez.

Ayrılığımızı bir ders gibi düşün, geriye değil ileriye bak daima. Hiçbir ahım yok, seni sevmenin yerine pişmanlık biriktirmedim.

Hoşça kal; yüzümü güldürenim…

-Semra Şenol