Azade nedir?
Kelime kökeni: Farsça eskimiş ve sıfattır.
Başıboş, serbest, özgür, erkin, hür, kurtulmuş, kayıtsız, salim, Müberra, bağımsız, arı, saf, soylu.
Bağlarından kurtulmuş.
Cümle içinde kullanımı:’İçeride 10 yıl yatıp azade edildikten sonra dışarısı ona garip geldi.’
Armudi nedir?
Kelime kökeni: Farsça eskimiş ve sıfattır.
Armut şeklinde olan.
Cümle içinde kullanımı:’Avize bakmaya giderken armudi şeklinde lamba beğendik.’
Alüfte nedir?
Kelime kökeni: Farsça eskimiş ve sıfattır.
İffetsiz, oynak, cilveli, namus perdesi yırtık.
Cümle içinde kullanımı:’ Riyakar bir kadındı dostum alüfte bir yüreği vardı, dağıttığı mavi boncuklardan birine denk geldim maalesef ki’
Amade nedir?
Kelime kökeni: Farsça eskimiş ve sıfattır.
Hazır, hazırda bekleyen, hazır vaziyette bekleme, emir bekleyen.
Cümle içinde kullanımı:’Doğum günü partisinde emrimize amade garsonlar vardı.’
Vabeste nedir?
Kelime kökeni: Farsça eskimiş ve sıfattır.
Bağlı, ilgili, tabi, bağımlı, bir fikre davet.
Mütevakkıf, olması bir şeye bağlı olan.
Cümle içinde kullanımı:’Odanın çatısını tutan tahta tüm yapıya vabeste idi.’
Müteallik nedir?
Kelime kökeni: Arapça eskimiş ve sıfattır.
Konuyla ilişkin, ilgili.
Alakalı, bir yere bağlı, mensup.
Taalluk eden.
Cümle içinde kullanımı:’Sürekli laf değiştirmek için konuyla müteallik olmayan cümleler kuruyordu.’
Mefkure nedir?
Kelime kökeni: Arapça eskimiş ve isimdir.
Ülkü, ideal, tasavvur halindeki gaye, düşünülen veya düşüncede var olan şey.
Cümle içinde kullanımı:’Uzun zamandır böyle bir araziye yatırım yapmayı mefkure ediyordu.’
Mecruh nedir?
Kelime kökeni: Arapça eskimiş ve sıfattır.
Yaralı, İncinmiş olan kimse, Manevi olarak hasta olan, sevda yarası almış kalp.
İnandırıcı sözlerle çürütülmüş fikir, dava.
Cümle içinde kullanımı:’Hastaneye bu kazadan sonra çok fazla mecruh insanı acilden aldılar.’
Maksut nedir?
Kelime kökeni: Arapça eskimiş ve sıfattır.
İstenen, niyet edilen, güdülen, amaçlanan.
Cümle içinde kullanımı:’O dünya turu düzenleyen bir şirketle geziye katılmayı maksut etmişti ama patronu izin vermedi.’
Hasıl nedir?
Kelime kökeni: Arapça sıfattır.
Olan, ortaya çıkan, görünen, Peyda olan, Husule gelen, meydana gelen.
Sığır buzağısı, ürün, gelir, ot, Taze arpa sapı,
kumaş dokunurken yüksek devirlerde çözgü ipliğinin kopmaması için kullanılan nişasta bazlı bir malzeme.
Yeni başak tutmaya başlamış ekin.
Cümle içinde kullanımı:’Köyde bir sürü hasıl doğurmuş olan sığır geçenlerde satılmış.’