Tuhaf hayat hikayeleri çok önce yaşanmış olsalar bile hala ilgimizi çekiyor. Bu sefer dünyanın ilk bilinen kadın seri katilinin gerçek hikayesini sizlere anlatmak istiyoruz. Tüyler ürperten hikayesiyle tarihe geçen Lavinia Fisher ve eşi bir çok insanı katlederek yaşamlarına son vermiştir.
200 yıl öncesine dayanan bu gerçek hikaye Amerika da gerçekleşmiştir. Dünyanın ve Amerika’nın ilk kadın seri katili olan Lavinia Fisher’ı tuhaf olarak niteleyen ise aslında hiç cinayet işlememiş olmasıdır. Hiç cinayet işlememesine rağmen dünyanın ilk kadın seri katil damgasını yiyen kadın, gelinliğini giyerek idam edilmiştir.
Charleston’da yaşayan Lavinia Fisher ve ikinci eşi John Fisher ‘The Six Mile Wayfarer House’ adında küçük bir otel işletiyordu. İşlenen cinayetlerin baş mekanı olan bu küçük işletme karı koca tarafından özel olarak tasarlanmıştı. Odalarından birine özel bir mekanizma düzenlemişlerdi, müşteri yatağın üzerine uzandığı anda yatağın altı açılarak kurban aşağıda ki başka bir odaya düşüyordu.
Gizli odaya düşen kurbanı ise elinde tuttuğu baltayla kocası John Fisher karşılıyordu. Çift sadece kasabadan geçmekte olan gezginleri hedef alarak dikkat çekmemeye çalışıyordu. Rahat bir şekilde cinayet işlemenin yolunu bulan çift kurbanlarına önceden içirdikleri çay sayesinde hiç bir sorunla karşılaşmıyorlardı. Lavinia’nin hazırladığı zakkumlu çayı için müşteriler yarı baygın halde oldukları için John baltayla ona saldırdığında karşı çıkamıyorlardı.
Çevredekilerin dikkatini çekmediğini düşünen çift, bölgede güvenliği sağlayan kişiler tarafından gözlenmekteydi. Çünkü otele bir sürü müşteri gelmesine rağmen geriye çıkan kişi olmaması fark edilir bir sonuçtu ancak ellerinde bir delil yoktu.
Ta ki John Peeples adındaki bir yolcu otellerinde konaklamak için durduğunda bütün olaylar değişecekti. Gözlerini kan bürüyen çift bu zamana kadar yüzlerce insanı soğukkanlılıkla öldürmüştü. Georgia’dan Charleston’a gitmekte olan yolcu bir gece için oda istediğinde, henüz odanın hazır olmadığını söyleyen çift misafirlerine çay ikram ettiler.
John Peeples’e zakkumlu çay ikram eden Lavinia çekici görüntüsü ve meraklı sorularıyla kurbanı cezbetmeye çalışıyordu. Çay içmeyi sevmeyen müşteri kabalık etmemek için çayı içiyormuş gibi yaparak saksının içine gizlice dökmüştü.
Odası hazırlandığında odasına geçen John Peeples, karı kocadaki tuhaf hareketlerinden şüphe duyduğu için yatakta değil sandalye de uyumaya karar vermişti. Gecenin ilerleyen saatlerinde yataktaki mekanizma açıldığında korkuyla uyanan adam, hemen pencereden atlayarak yetkilileri durumdan haber etti.
Bölgenin yerel otoriteleri ihbar üzerine otelde öldürülen müşterilerin kişisel eşyalarına rastlandı. Öldürdükleri müşteri ise otelin bahçesine gömdüklerini fark ettiler. Tutuklanan çift mahkemeye çıkarılarak idam cezasına çarptırıldılar.
Karı koca idam cezasını kabul etmiyorlardı. John bir din adamıyla konuşarak tövbeler ederek bir Hristiyan’ın öldürülemeyeceğini savunurken, karısı evli bir kadının idam edilmeyeceği yasağını hatırlattı. Old City hapishanesinde idam edilmedi çoktan kararlaştırılmıştı. Çözümü bulan yetkililer ilk önce John’u idam etti, böylelikle dul kalan Lavini’yı idam etmek mümkün olacaktı.
Son bir ümitle idam edilmeye giderken gelinliğini giyen Lavinia onunla biri evlenmek isterse idam kararından kurtulacağını düşünüyordu. Ancak kalabalık içinden onunla evlenmek isteyen biri çıkmadığında darağacından kurtulamayacağını anladı. Son olarak o meşhur sözünü söyledi.
Cehenneme gönderecek bir mesajınız varsa bana söyleyin, sizin yerinize ben iletirim.
Lavinia Fisher 1820 yılında idam edilerek dünyanın ilk kadın seri katili olarak ün saldı…