Etiket arşivi: Semra Şenol

Seveyim mi,  Sevmeyeyim mi? 1

Seveyim mi,  Sevmeyeyim mi?

Beni bu karmaşadan kurtar lütfen,

Sen karşıma çıktığın anda çözülür dilim.

Kalbimden kalbine altın bir el uzanır.

Lütfen söyle bana, seveyim mi?

 

Yalan söylemiyorum, aşkım bende henüz taze bir çiçek,

Taç yaprakları gözlerinin elâsıyla aynı renk!

Gözlerini sakınma benden, yolumu aydınlat.

Seveyim mi, sevmeyeyim mi?

 

Yüreğim yüreğini tanır telaş etme,

İlk kez karşılaşıyormuşuz gibi titrer ellerim.

Bana söyler misin, aşkın neresinden geliyorsun.

Memleketim olur, sever misin beni?

 

Mazur gör toyluğumu, senden önce böyle değildim.

Kalbim göğüs kafesime çarpmazdı.

İnancım hayallerimden büyüktü, ta ki seninle çarpışıncaya kadar.

Yüreğinin yolunu göster bana.

 

 Seveyim mi, sevmeyeyim mi?

Hayallerimizi ortak bir hayata sokalım.

Ne sen ayrı, ben gayrı kalmayalım.

Lütfen söyle bana seveyim mi, sevmeyeyim mi?

-Semra Şenol

Masallarımdaki  Dünya 2

Masallarımdaki  Dünya

 

Alışırım sanma, ne yapıp ettiysem içimdeki bu biteviye hüznü çıkarıp atamadım.  Masallara inandığım günden bu yana şehrin karanlık ışıklarına kendimi veremiyorum.  Düşlerimde seven ve sevilen biriyim.  Yüzümdeki kırışıklar henüz görünmüyor, gözlerimdeki ışıltı yıldızlarla yarışıyor.  Nefti yeşili çimenlerde sere serpe uzanıyorum, tamah etmiyorum ne saraya nede hanlara.  Bir garip dervişim, yüreğimin bilgeliği bedensel arzularımın ötesine geçiyor.

Dumanı tüten bir bardak çaya, iki çift tatlı söze bulut olup uçuveriyorum. Dünya üzerindeki zalimliklerden, yıkanmamış günahlardan, tüm o zulümlerden uzağım.  Köşe bucak saklıyorum tertemiz masallarımı.  Kirli eller uzanamaz, kıymet bilmeyen dokunamaz.

Kışlar yaz, kuraklar vahaya dönüşür düşlerimde.  Kimsenin başı eğik değildir, insanlar gerçek gülümsemelerini saklamazlar.  Çiçekler renk cümbüşüyle balkonlarımızda açar, dağlar bir nefes yakınlığında pencereme konar.

Bu bir rüyaysa farz edin ki uyanmıyorum. Gönül indirdiğim dertlerimi bir çuvala tıkıp nehrin soğuk sularına bırakıyorum.  Görmüyorum kirli düşünceleri, duymuyorum yürek yakan yalanları.  Bir başı mağrur masallarıma dönüyorum.

Barış adına yapılan savaşları gökyüzünden izliyorum.  Kan ve gözyaşıyla yıkanmış toprak parçalarına empati duymuyorum.  Nasılsa benim el değmemiş düşlerim bâki, inancım henüz yitip gitmedi…

-Semra Şenol

Çapraz Bağlarımdan Sev 3

Çapraz Bağlarımdan Sev

Çapraz Bağlarımdan Sev

Dur, bu kadar acele etme.  Seni seveceğime söz veremem, ancak kalbini kırmayacağımı söyleyebilirim.  Bana gücenmeden önce söyleyeceklerimi bir dinlemelisin. Aşikâr olanı kimseden saklayacak halim yok, ben hayalindeki kusursuz sevgili değilim.

Nazik sözlerimin etkisinde kaldığını görebiliyorum, fakat bundan daha fazlasıyım.  Gelgitlerimi fark edemiyorsan iyice yanıma sokul, bir yanımın ne kadar asi ve bıçkın, diğer yanımınsa karamsar bir duygusallıkta olduğunu görebilirsin.

Bu bile seni ikna etmiyorsa düşüncelerime sız.  Evet, benim dünyam hissettiklerimden öte realist düşüncelerimin doğduğu zihnimde canlanıyor.  Ben sadece dış görüntüsü cafcaflı bir hediye paketi değilim.  Kötü sürprizler barındıran, yeri geldiğinde hıçkıra hıçkıra ağlayan, yolunda gitmeyen durumlarda karalar bağlayıp oturacak kadar gerçekçiyim.

Toz pembe hayallerinde formunu verdiğin o gösterişli kişi asla vazgeçmeyen, tuttuğunu koparan birisi.  Kokusunun mükemmel, sözlerinin hep büyüleyici olduğundan eminim.  Ama o kişi ben değilim! Her şeyi bir kenara bırak ellerimin ne kadar sert ve pürüzlü olduğunu gör, dilim bile ortamını bulduğunda jargonunu değiştiriyor.

Bana kalıbını bulduğunda şeklini alan bir su gibi bak, ruh halime göre bazen çağlıyor kükrüyor, bazen de ölü bir deniz gibi sakin ve sıkıcı oluyorum.  Beni seveceksen gözlüklerini çıkarıp bak yüzüme, olmadığım birinin kıyafetini giymemi bekleme.

Karmaşık iç içe geçmiş çapraz bağlarımdan tutup çözmeye kalkışma, bir bütün olduğumu kabullen.  Söz vermiyorum, içimdeki günü birlik yalnızlığa dokunduğunda seveceğim seni…

 

-Semra Şenol

 

AKKOR - Semra Şenol 4

AKKOR – Semra Şenol

Semra Şenol’un kaleminden Organ Naklini konu alan yeni bir roman!  Okuduğunuz da kalplerinizi sıcacık tutacak, gözlerinizin yaşarmasına neden olacak enfes bir roman geliyor.  1 Aralık itibariyle tüm kitapçılarda ve kitap satan noktalarda satışa sunulacak.

Başı aşklar ölmeyi bekleyecek kadar sabırlı değildir! 

AKKOR - Semra Şenol 5

AKKOR

Tanıtım Bülteni

Bir kalp kaç kişiye ait olabilir? 1,2,3.

Sadece tek bir kalp kaç kez sever, kimin uğruna canhıraş atar?

Cam fanusunu kırıp çıkmayı ümit eden Safir için intihar bir son değil, kurşun kalemle yazılan kaderine bir isyan sadece.

Ama nasıl bilebilirdi, hayatın başka bir şans vereceğini?  Yaşam müjdeleyicisi olan organ nakli ona verilen bir armağandı. Emanet bir kalple, down sendromlu bir çocuğun elini sevgiyle tutacağını bilse intizar eder miydi hiç!  Fakat gördüğü rüyalarda bir kadın tanıdı, hüznü bulaşıcı gözleri yalvaran bir kadın. Peşinden giderek vebalini kabullendi, ahde vefasını ödeyecekti!

Geçmişini ve geleceğini eşiyle birlikte kaybeden Yalçın keskin bir bıçaktı.  Gözünde oluşan maraz, kalbindeki suçluluk duygusunun dışavurumuydu. Son sürat yağmurun altında giden arabada karısını bırakırken, mesleğini ve gülüşünü de peşi sıra kaybetmişti.

İki talihsiz olay sonucunda kalp nakliyle bağlanan iki insan, tek bir vücutta buluşurken, geçmiş ve geleceğin sancıları çevrelerindeki birçok insanın da dönüm, nirengi noktasını oluşturacak.

Aşk; sakın ola o adama bulaştırma beni!

İkimizin birbirine bir hayrı dokunmaz yanmaktan başka.

Küllerimiz iflah etmez bizi!…

Bir kadın nasıl sevilir asla bilemeyeceksin! 6

Bir kadın nasıl sevilir asla bilemeyeceksin!

Bir kadın nasıl sevilir asla bilemeyeceksin!

Geçsin artık tüm dertlerin.  Boğazına dayanan dirsekten kurtuluyorsun, haydi gülümse. Nasıl olsa hasretle beklediğin günün şafağındasın. Sağ yanından vuran gururunu çiğneyemediğin gibi korkak yüreğini tebrik et.  Kör olasıca fedakârlığıma daha fazla direnmeyeceğim.

Gece gerdanıma astığım sevgimi avutmaktan yorgun düştüğümden, gözlerime asılan yaşları helal etmem.  Münferit aldanışımı, mermi gibi alnıma vurduğuna göre çokta üzülmeyeceksin.  Sevinebilirsin.

Bir kadını tamda can evinden vurmayı başarabildin.  Yıkılmaz sandığı duvarları yerle yeksan edip, sarsılmaz güvenini havaya uçurdun. Omuzlarına takılan apoleti kim sen kadar hak edebilir? Göğsünü kabarta kabarta gez.  Bu şafak vaktinde muzaffer başarını kutla.

İçerler miyim sanıyorsun?

Yüzümdeki hüzün seni yanıltmasın, üzüntüm haysiyetimden gelir. Önünde ağlamayışımın sebebi de budur, yoksa yatağıma aldığın ihanetin başka tecellisi de olurdu. Şükret ki; ne kendimi ne de kadınlık gururumu ayaklar altında ezemeyecek kadar değerliyim.

Fakat sen bir insanın en düşük mertebesinde, yozlaşmış erdemlerinde yalpalaya yalpalaya yürüyeceksin.  Bir kadın nasıl sevilir asla bilemeyeceksin!

Aldatılan kadın değildir, erkeğin ruhunu satmasıdır bunu da çok sonra fark edeceksin. İşte ben o vakit üzüleceğim.  Bir zamanlar sevdiğim adamın ruhu ortalıkta pespaye şekilde dolaşırken, utancımdan yerin dibine gireceğim.

Bir kadını sevmeyi bilmeden ölme!

Ancak, ihanetin hep karşında dursun.  Elinin kiri yıkamayla çıkmasın ki o kadına dokunama.  Tek temennim bu, ağır mı senin için? Yoksa bu kadarıyla kahrolmayacak kadar düzleşti mi sırtın, onu da kadere bırakalım.  Yaşattığını yaşamadan ehli dünyayı terk edeme….

 

-Semra Şenol

 

 

Can Yongam 7

Can Yongam

Can yongası nedir bilir misin? Candan, yürekten kopan pare demektir.  Sen benim vücuttan öte ruhumdan, beden kimliğimden öte içimden kopan en değerli parçamsın.

Sana böyle seslenmeyi öyle çok isterdim ki; Can yongam nasılsın, Rabbim ne gönlüne ne de ayağına taş değdirmesin diye.  Eski kafalıyım mazur gör, ben şimdiki neslin adamı değilim. Kaybetmekten korka korka severim, bir yanım yarım kalır diye tereddüt etmem.

Can koyarım ortaya.  Göğsümü siper ederim aşkın zorluğuna, başımı taştan taşa vursam da kalbimi çıkarır veririm eline.  Onu alıp çöpe atsan da, incitip ayaklar altına alsan da ah etmem sana.  Ben gördüğümü bilir, anamın öğrettiği gibi baş tacı ederim seni.

Var sen bilme kıymetimi.  Ne olacak, yine severim ben seni.

Sevmekten kim gocunur?

Kim usanır geri çevrilmekten, kim serzeniş eder?

Çiçek gibi sularım aşkımı, pencere kenarlarına koyarım gün ışığına değsin de yaprakları renk bulsun diye.  Canıma, sineme üflenmişsin bir kere ne yapsam az kalır. Yalnızlığımı kaldırıp atsam kolum mu yorulur?

Hayır.  Ben sana baktıkça doyarım, gücümü tazelerim gamzelerinin çukurunda.  Feryat figan yerlerde sürümem gönlümdeki mabedini. Varsın adımız vuslat soyadımız hasret olsun denerim, her zaman çabalarım, bir çaresini bulana kadar hep sana adanırım.

Canımın yongasını koparıp atmam.

Birlikte yaşlanma hayaliyle ben hep seni severim.  Sen başka birinde bulsan da aşkı, andım olsun ki ah etmem.  Rahatsız etmem, çıkmadan karşına uzaktan severim seni.  Her duamda mutlu olmanı yakarırım Rabbime, kalbinin kanatları kırılmasın diye.

Aymaz kalbime gelince ona haddini bildirir, sana yük olmasın diye salık verir dururum.  Ben seni sevdim, seviyorum diye mecbur kalma. Kimse yüreğine düşen ateşi seçmez ya, yüreğime düştün diye mesul tutmam seni.   Varsın bir arada olduğumuz bir gün olmasın, sen başka bahçe de gül aç.

Sen gül açtıkça ben bülbül olur, kendi derdime ağlarım.

Can yongam, bir ömür boyunca ne yüzün ne gülün solmasın…

Semra Şenol

Aşk Diye… 8

Aşk Diye…

Döksem içimi sana, beni anlattıklarımın ötesinde duyumsayabilir misin?  Başını öyle nazikçe sallama, minik bahar çiçekleri gibi yüzüne dağılan çillerine hayranım.  Sensiz gecelerde başım yastığa değdiğinde içimi kaplayan hüzün, pencereden süzülen ayın taraçasına benzer.

Gonca gülün tomurcuklanması gibi gülüşünü düşledikçe yüceldim.  Şeffaf ellerine layığım artık, yüreğim dip bucak sen dolu.  Mahperi’m, dolunayın öteki yüzü sevgilim.  Saçlarında oynaşan kelebekleri, gözlerinde ışıldayan haleleri severim.

Yâdıma koysam seni dimağım isyan edercesine adını haykırır, böyle sevmek ne mümkün diye.  Kavuşmak hülyasına kapıldım kapılalı başka bir adamım, adımlarım hep sana çıkan yolları arşınlar.  Dünya elinde bir garip yolcuyum derken henüz farkında değildim aşkın mevcudiyetini.  Sevdim seveli, gönlümün bağında derlendi otağın.

İkiye böldüğüm ekmeğime, yemeğime ektiğim tuza, demlediğim çayıma iştirak et.  Aşk diye dokunmayalım birbirimize, kızılcık şerbeti dudaklarına bakayım.  İncecik boynunu büküver yine, utangaç gülümsemende kendimi bulayım.

Ah; bir geliver gece düşlerime, gaibim olma.  Bir hayale aldanmadığımı, aşikâr güzelliğini kendimin uydurmadığına ikna et beni.  Bin bir dertle imtihan etme, ellerimizin yabancılığı kayboluversin…

 

-Semra Şenol

AŞKIN TÜKENİŞİ 9

AŞKIN TÜKENİŞİ

 

İçimizi öfkeyle dolduran günler ürkekçe geçerken, kaygılı bakışlarımız birbirimize değmekten korkaktı.  Tuzak kuracak dermanımız yoktu, tenlerimize dokunmadan geçen geceleri konuşmadan rafa kaldırdık.  İkimizde biliyorduk bana kalırsa, bizi bir zamanlar bulutlar üstünde dolandıran o hislerin sona erdiğini.  Alışılmış, ezberi tamamlanmış bir kitap gibiydik.  Yan yana uyuyorduk ancak aramızdan yığınla yıl geçmiş gibiydi.  Muktedirdik birbirimize, dokunuşlarımız evvel ki kadar telaşlı ve heyecanlı değildi. Anlaşılan biz heyecanımızı ilk önce kaybettik. Terennüm eden sesine olan aşinalığım ne ara bıkkınlığa, usanmış bir ruha döndü fark edemedim.  Sende merak etmez olmuştun rutin minvalimi, her akşam aynı sofrada oturduk iki çift lakırdı edemeden tabaklarımızı boşalttık.

Bir şeyleri tüketmiştik duyumsuyorduk bu hissi, hatta parmak uçlarımızla dokunabileceğimiz bir raddedeydi somut tükenişimiz. Çok hoşlandık birbirimizden, çok sevdik, güzel bir yol arkadaşlığı edindik.  Kalplerimizi kıracak sözler etmedik, küskün bir gün bile geçirmedik.  Kafanın içini görebiliyordum orada başka biri, bana tercih ettiğin biri yoktu.  Aldatmazdık birbirimizi, zira bende senden başkasına sürmedim gözlerimi.

Aslı bizdeyken nüshalara indirgedik anılarımızı, bana en çok koyanda buydu.  Şimdiyi değil dünü özlüyordum sende.  Biz bir olurken değiştik, iyileştirmeden belki de yaralarımızı kaynaştırdık.  Hata mıydı aynı evin içinde aşkın her halini özümsemek.  Kavuştuk diye meşk olduk, kavuşmasak da aşk mı olsaydı adımız?

Senin de aynı düşüncelerde olduğunu bana bakışındaki sükûnette görebiliyorum.  Ne yöne sapacağımızı şaşırdık, ayrılık bir bahane miydi biten sevgimize. Aynı duvarlar içindeyiz, çıkmak istiyoruz ancak çıkmak bize pişmanlık getirirse diye ödümüz kopuyor.  Bu anafor içinde birbirimizin etrafında dönüp duruyoruz.  Senin de en az benim kadar fedakârlık ettiğini göz ardı edemem, uğraştık her daim yan yana kalmaya sabır gösterdik.

Nihayetinde buradayız, dizlerimiz birbirine değmeden aynı koltukta farklı safları tutuyoruz.  Korkmadan söyleyelim mi; tükenişimize illa bir neden olması gerekmiyor, duygularımız ömür boyu sürecek diye kontrat imzalamadık.  Dök bana içini, beni artık sevemediğini yüzüme söyle.  Aynı dürüstlükle bende sana seni eskiden daha çok sevdiğimi söyleyeceğim.  Her zamanki gibi anlayışla karşılayacağız birbirimizi.  Biz senle çok güzel anlar paylaştık, yüce bir sevgiyi bölüştük, bedenlerimizden çok ruhumuzla seviştik.  Neden güzel başladığımız gibi güzelce bitirmeyelim ki!

 

-Semra Şenol

Sanırım Seni Yanlış Sevdim! 10

Sanırım Seni Yanlış Sevdim!

Lütfen azabımı bu denli artırma, ağlama

Bana gelme lütfen, seni tutacak gücüm yok.

Seni terk etmeme izin ver, artık seni sevecek güvenim yok.

Sanırım seni ve kaderini yanlış anladım.

Benimle birlikte olabileceğini sanarak, sana sahip olmak istedim.

Lütfen, aptal gibi sadece seni sevdiğimi bil.

Gözlerime seni kazımama izin ver, çünkü seni bir daha göremem!

Seni sevmediğimi söyleyemem, ama artık unut beni.

Ne olur ağlayarak tutma beni, aşkımızı unutamam.

Sonsuza dek seni koruyacağıma dair verdiğim sözü tutamam.

Bilmiyordum bu denli yara izleriyle dolu olduğunu.

Anılarıma yerleşen gözyaşların, ellerime düşüyor.

Bana gelme lütfen;

Seni sevmek için gücüm yok,

Kalbimi durduracağım artık, unut beni…

-Semra Şenol

 

Deli Gömleğinde Bir Gece… 11

Deli Gömleğinde Bir Gece…

 

Üzerime atılmış ağın içinde debeleniyorum.  İlkbaharları arkamda bırakışım, hüznü yanıma katık edişimin üzerinden ne kadar geçti? İçimdeki ölgün rüzgarların fısıltısı, kafayı sıyırdığımı sezinliyorum. Bu farkındalık içimdeki henüz rengini ve nesnelliğini yitirmemiş doğrularıma takılıyor.  İçgüdüsel olarak cismen yaşamadığım kanaatine varıyorum.  Ağzımdan ne bir of, ne de ah çıkıyor!

Bir şekilde yalıtılmış benliğimle baş başa kaldıkça insanların yaşantısında yontu olarak kaldığımı deneyimliyorum.  Ne bir eksik ne bir fazla, eşgüdümlü kara deliğim boyutlar arası birçok erdemi içine çekiyor.  Yaşamak diye adlandırdıkları sürgünde, diğerlerinin gösteri başarı gösterememe ezinciyle, gönül borçlarımı çoğaltıyorum.

Bir adım kadar yakınım gerçeğe, bir adım uzağım kendime.  Aydınlık gölgemi deler geçerken, dilimdeki yavan tadın sorumlusu sigara içmem değildi. Kelimelerin, söylenmemiş cümlelerin ağır özü dilimin altında birikince ortaya yutulmaz bir tat çıkışındandı belki de.

Karamsar kişiliğimle örtüşmeyen bedenim, kendime verdiğim zararın belirtisi olarak hatırlatıcı bir saat gibi tekliyor.  Bir son arıyorum, içsel kavramların ötesinde ruhumu satacağım bir hesaplaşma.  Karşılıklı çatışmayla ateş kes yapılsa dahi teslim olurken ölmek, ölürken savaşmak zorundayım.

Savaş ve barış, iç içe geçtiğinde bilincimin gerilerinde kollarıma deli gömleği giydirilerek yere uzatılıyorum.  Danışanım yok, duvarların görünmez deliklerinden kandamlaları ayaklarımın altında. Sonsuz bekleyişimde içten içe çürümekte bir çınar ağacı gibi nereye devrileceğimi kestiremiyorum.

Islak, soğuğun işitilmez donukluğu ve yakıcı sıcağın ışıkları içimdeki benin ortasından geçiyor. Bir adım ötemde evlat ediniyorum çocukluğumu, bir adım gerimde ciğerlerini söküyorum geleceğin…

 

-Semra Şenol