Bütün bir ömrünü tuvaline ve amansız acılarına adayan kadın Frida. Kitaplara sığmayacak aşkı, naçiz bir bedenin ıstırabıyla gülümsemesi buruk kalan kadın Frida Kahlo!
Aşkın, Acının Kadını Frida, kısacık dünyaya isyanını saçlarına taktığı güllerle gösteren naif bir sanatçı. O ki hayal gücüyle acılarından soyutlanıp, yaptığı tablolarla bir devrimi açan kadın.
6 yaşındayken geçirdiği çocuk felciyle bacağının incelmesi sonrasında adı ‘Tahta bacak Frida’ya çıkan kadın.
Yetmezmiş gibi elim bir kazayla kırıklar içinde yaşama tutunan, 32 ameliyat, yatalak geçirdiği uzun bir dönemde asla ölmedi Frida. Bedensel acılarına gülüp geçmeyi öğrenen, ayrılmış parçalarını tek tek bir araya getirerek direnen kadın Frida Kahlo.
Annesinin tavana astığı ayna da kırık dökük bedenini gördüğünde çığlıklar atan, ama olduğu kişi inkar etmek yerine kendi resimlerini çizerek tanışma cesaretini gösterebilen bir kadındı Frida.
Ve resimden sonra ki en büyük aşkı Diego Rivera; onun gözünde kendi sözleriyle sevdiği adam.
“Başlangıç Diego… Yapıcı Diego… Çocuğum Diego… Ressam Diego… Babam Diego… Oğlum Diego… Sevgilim Diego… Kocam Diego… Dostum Diego… Anam Diego… Ben Diego… Evren Diego…”
Sevdi, sevildi ama aldatıldı. Diego’nun başka kadınlara olan aşırı ilgisi onu harap ediyor, ama bir türlü sevmekten vazgeçemiyordu Frida.
Ona yazdığı bir mektupta şu cümlelerle anlattı aşk acısını Frida;
“Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor Diego’m. Eskiyor bütün bedenler.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.”
Ve Diego’nun biricik karısı Frida’ya yazdığı başka bir mektup;
“Sevgili Frida’m, gülümsüyorsun ya, güneş biraz daha yaklaşıyor dünyaya. İki şehir birden seviniyor. Hep bekledik, bazı yaralar geç iyileşiyor Frida. Aşk ki, eski defterleri karıştırma hevesidir ve biz bu gürültüler içinde arıyoruz kişiliğimizi. Ahşaba oyulmuş mektup gibi yüzümüzden başlıyor bir uçurumun derinliği. Özlüyoruz Frida, sesin sesimdeki pası silecek kadar incelikli. Nasıl olsa alışıyor insan, masumiyet gizli bir kötülükmüş. Yalnızlığın tarihi de böyle bir şey Frida. Fısıltıyla öpüşür bütün çiçekler ve tam zamanında gelir ölüm. Geç kalmamak için hiçbir şeye, haydi bir daha gülümse”…