Etiket arşivi: Deneme örnekleri

Kadının Düşmanı Çoktur! 1

Kadının Düşmanı Çoktur!

Gördüğüm kadarıyla bu dünya ehlinde bir kadına düşman olan çok şey var.  Esen rüzgar, bir parça kumaş, kırmızı renk ve mevsimler.

Evet yanlış okumadığınız mevsimler bile bir kadının düşmanı.  Gün erkenden karanlığa dönüştüğünde sokak aralarında büyüyen gölgeler peyda oluyor.   Bu karanlık gölgelerin aklı yok, zikri başka yerlerde ama elinde güç denene bir syilahı var.  Kadının üstüne çullandığında nefes aldırmıyor, bıçağını şah damarına bastırıp soluğunu kesiyor.

Sadece de buda değil, bir çok renk içinde kırmızı bile düşmandır kadına.  Dudağına sürdüğü kırmızı ruj çevresindeki erkeklerin onu farklı şekilde etiketlemesine neden olur. Beyaz gelinliğini beline bağlanan kırmızı kuşaktır namusu, alnında leke olmadığını gösterir cümle millete.

Kumaş mevzusu daha çok bilinir memlekette, bu kumaş yeri gelir uzun etek olur yeri gelir kısa bir şort olur.  Neden mi şort olur, kadında kadının düşmanı olur çünkü.  Biri çıkar der ki burası plaj değil, biri çıkarda der ki o kadar kısa giyersen tecavüze çanak tutarsın.

Dayanışma yoktur bu kadınlarda, hemcinsine olan sevgiyi geçtim kendisine olan sevgisi de şaibelidir.  Neden mi şaibeli, yine örnek vereceğim müsaadenizle.  Kadın ve erkek ilişkilerini, toplumdaki cinsiyet kuramlarını yanlış yorumlayan bir kadınımız çıkar ortaya. Ve derki, erkeklerin nefsini doyurmak için çok eşliliğin gelmesi gerekmektedir, bir erkek en fazla 4 eş sahibi olsun der.

Bunu diyen hemcinsin matematik kurallarından haberi yoktur, çarpma bölmeyi geçtim toplama işlemini bile beceremez ama çok güzel fetva verir.

Bu sebepten derim, dünyada kadının düşmanı çoktur.

 

-SEMRA ŞENOL

KARŞILIKSIZ GARİP! 2

KARŞILIKSIZ GARİP!

KARŞILIKSIZ GARİP! 3

KARŞILIKSIZ GARİP!

Bir gün muhakkak tanıyacaksın.

Sende bileceksin, cehenneme gidecek olan beni. Köşe başlarını tuttuğum caddelerin tozunu, taze ekmeklerin mahalle aralarını saran kokularını takip ettiğimi.

Ümidim tükenmez, mutlaka yakalayacaksın beni.

Oturduğun sıranın arkasında, çay içtiğin sahilin karşısında, yedi tepeli İstanbul’un ağlamaklı kız kulesinde.

Sormayacaksın, kimim, neciyim diye.

Tuhaf bir aşinalığın ötesine geçmeyecek, zoraki tanışıklığımız.

Mesela, asla çözemeyeceksin gözlerimin rengini. En başta mavi diyeceksin, sonra karar değiştirip yeşilin üstünde duracaksın.

Kestaneye kaçan kehribar rengi gözlerim de gücenecek sana ister istemez. Bir kerecik alıcı bir bakış, içten bir gülümsemeyle süzsen yüzümü, aralardın gizemli sırlarımın perdesini.

En basitinden adım Gonca desem, inanacaksın. Uzaktan gelen bir tanıdığın diyeceğim, kafanı sallayıp geçeceksin. Uzaktan uzağa besleyip büyüttüğüm, kucağımda ninniler söyleyerek avuttuğum aşkı.

Bakışlarımda yakalayıp, ellerinden tutmayacaksın.

Yedi yılın her gününü, karşına çıkabilmek ‘Buradayım, bir baksana bana’ demek için saydığımı da anlamayacaksın.

Bir adım gerinde yürüyeceğim yine.

Ola ki takılıp düştüğünde, yerden kaldıran ilk ben olayım.

Buruşturup attığın kâğıtları toplayan, mürekkebi tükenen kalemini çeyiz sandıklarında saklayan; beni nerden bileceksin.

Boyum geçmezken bir elliyi, aşkına düşüp pervane olduğumu. Kazara seslenirsin diye sanarak, adımı sildiğimi, kirpiklerimin ucunda sallanıp durduğunu.

Güzelim, diyerek kandıramam kendimi. Belki de beğeneceğin son kişiyimdir, farkımda olmamanın nedenidir dış görünüşüm. Canımın içi, çok mu önemli yüz güzelliği?

Burnum eğridir biraz, bacaklarımsa çarpıktır hafiften, ama bir görsen içimi. Envaiçeşit yeşiller, salkım saçacak üzümler, bağlar bahçeler.

Yeterli cesareti toplar çıkarsam karşına bir gün, aklını kaçırmış meczup gözüyle görme. Naçizane garipliklerim bir tarafa, aslında özümde iyidir yüreğim.

Tığ teber gönlümden başka malı mülkü olmayan,

Karşılıksız bir aşkın peşinde, koştukça dizleri kanayan garibin tekiyim…

-SEMRA ŞENOL