Ömrüne sığmayan adam; Aziz Nesin, yaşamı boyunca yazdıkları, arşivledikleri notlarla tanıklık ettiği dönemi kayıtlar altına alan bir gazetecidir. 1915 yılında Giresun’da gözlerini yaşama açan Aziz Nesin, aynı zamanda 1972’den bu yana hizmetlerini sürdüren Nesin Vakfının kurucusudur.
Aziz Nesin mizah, kısa öykü, tiyatro oyunu ve şiir dallarında eserler veren yazar yurt içinde ve yurt dışında bir çok ödüle layık olmuştur.
Çocukluk dönemiyle ilgili gelen bir soruya;
“Çocukluğumu hiç yaşamadım. Çember çevirmedim, zıpzıp, bilya alamadım elime. Uçurtma uçurmadım. Hiç, hiçbir şey… Çocuk olmuş tek günüm yok yaşamımda…” cevabını vererek hayatının o kısmında neler hissettiğini bir nebze insanlarla paylaşmıştır.
Kendi döneminde okuma yazmanın zorluğunu şu sözleriyle ifade ediyor Aziz Nesin;
“1926’da Darüşşafaka’nın giriş sınavını 100 çocuk kazanmıştık. Aklımda kaldığına göre okula 30 çocuk alacaklardı. Bahçede, merdiven dibinde kura çekiliyordu. Çocuklar gelip elini torbaya sokuyor: Boş!.. Boş!.. Boş!.. İlk doluyu ben çekmiştim. Şimdi düşünüyorum, acı acı düşünüyorum! Ya boş çekseydim? Belki okuryazar bile olamazdım, şimdi yoktum.”
Soyadı Kanunu çıktığında soy ismini Nesin olarak seçen yazar, bu konuyla ilgili olarak hikayesini kendi sözleriyle anlatıyor.
“1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri ‘Eli açık’, dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘Çalışkan’ gibi soyadları aldılar. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”
Zengin olmak amacı gütmeden yazar olmayı seçtiğini söyleyen Aziz Nesin, üsteğmen olarak orduda görev almıştır. Gerçek adı olan Nusret Nesin yerine babasının ismi olan Aziz takma adını kullanarak dergilere öyküler göndermiştir. Ve zamanla Nusret ismi Aziz olarak gerçek adını örtmüştür.
Yazarlık hakkında söyledikleriyle kendi yolunu nasıl ve şekilde çizgini şu sözlerle anlatmıştır.
“Yıl, 1944… Profesyonel yazarım artık, kalemimle geçiniyorum. Sedat Simavi’nin Yedi Gün ve Karagöz’ünde çalışıyorum. İyi ki mutlu bir tesadüfle asker olabildim de okuma olanağı elde ettim, hiç değilse böylece yazar olabildim. Yoksa yazar olmak isteyip olamamış, ama kendini yazar sanan, doyumsuzlukları ve aşağılık duyguları yüzünden o dünyanın en kötü insanlarından biri olacaktım. Yazar olayım diye, askerlikten kurtulmak için yıllarca çırpınışlar… 8 yıl doğu ve batı sınırlarımızda görev. O koşullar içinde havaya uyarak erkenden evlilik. Askerlikten mahkeme kararıyla çıkarılıp 3 ay 10 gün cezaevinde kaldıktan sonra, işsiz ve parasız kaldığım gün, zengin olma yoluna değil yazar olma yoluna girmiştim.”
Yazar 1995 de geçirdiği kalp krizi sonrası hayata gözlerini kapatan Aziz Nesin, vasiyeti üzerine kurucu olduğu Nesin vakfının bahçesine yeri belli olmayacak şekilde gömülmüştür…