Emcâd Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-çoğul ad – Şanlar – Şerefler – Onur sahipler – Şöhretler Cümle içinde kullanımı: “Gözlerimizi emcâda kapattık lakin ölümden nasıl kaçacağız.”
Emâsil Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-çoğul ad – Örnekler – Benzer şeyler – Akranlar – Müsaviler – Eşler – Modeller Cümle içinde kullanımı: “Müşteriler için önceden hazırlanan emâsil biraz sonra gösterilecek.”
Emârid Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-ad – Homoseksüeller – Yeni yetme gençler – Bıyıkları henüz çıkmamış gençler – Eşcinseller Cümle içinde kullanımı: “Dünyanın ne kadar yalancı ve düzenbaz olduğundan bihaber olan emârid gerçekleri zamanla kavrayacak.”
Emâret Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-ad – Emirlik – Beylik – Prenslik – Prensin yönetimindeki ülke – Mirî – Prenslik Cümle içinde kullanımı: “Yönetim emârete kalırsa işte o zaman adalete ve eşitliğe elveda dersiniz.”
Emâre Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-ad – Alamet – İşaret – İz – Nişan – Belirti – İpucu – Nişane – Eser Cümle içinde kullanımı: “Olayın arkasındaki gizli emâreleri bulmadan hareket edemeyiz.”
Emânî Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-çoğul ad – Arzular – Ümitler – Niyetler – Emniyetler – İstekler – Gayeler – Dilekler – Maksatlar Cümle içinde kullanımı: “İnsan topluluğunun en üstün emânisi insanca ve adil bir biçimde yaşamak olmalıdır.”
Emânetullah Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-ad – Kimsesiz – Öksüz – Korumasız kimse – Sığıntı – Yetim – Allah’ın emaneti – Babasız – Kimsesi olmayan Cümle içinde kullanımı: “Konuşurken rica ediyorum emânetullah çocukların kalbini kırmayın, onlara kendilerini eksik hissettirmeyin.”
Emânetkâr Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-emanet+Farsça-kâr – Emanetçi – Ücret karşılığıı eşya koruyan kimse – Emanet işiyle uğraşan kimse Cümle içinde kullanımı: “Başka bir ülkeye gitmeden önce özel eşyaların dışındakileri emânetkâra bırak.”
Emâneten Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-zarf – Emanet olarak – Emanet yoluyla – Emanet verilerek Cümle içinde kullanımı: “Çantayı emâneten verdiğimiz kadın ortadan kaybolmuş.”
Emânetdâr Nedir? Kelime Kökeni: Arapça-emânet+Farsça-dâr – Emanetçi – Kendisine birşey emanet edilen kimse – Görevi geçici olarak üstlenen kimse – Ücret karşılığı eşya koruyan saklayan kimse Cümle içinde kullanımı: “Son kalan değerli eşyasını emânetdâra bırakmak zorunda kaldı.”