Kelime Kökeni: Arapça-sıfat
– Dinen hizmet eden
– Onu koruyan
– Dine destek olan kimse
Cümle içinde kullanımı: “Dîn-penâh olanların sonu cennete yakındır, gönül gözü açıktır.”
Kelime Kökeni: Arapça-dîn+Farsça-dâr
– İtikadı sağlam olan kimse
– Dinin hükümlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışan kimse
– Mütedeyyin
– Allah’a inanmış ibadet etmiş kimse
– Dinine bağlı
Cümle içinde kullanımı: “Dindâr bir kesimden geldiğini biliyoruz lakin bu sözlerinin yanlış olmadığını göstermez.”
Kelime Kökeni: Arapça-çoğul biçimi edyân
– Allah’a inanma ve ibadet etme konusunda herkesin veya her milletin tuttuğu yol
– Diyanet
– Tanrı’ya ve doğa üstü güçlere inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal kurum
– Tanrı düşüncesine dayalı, ibadetleri de içeren toplumsal kurum
Cümle içinde kullanımı: “Hangi dîni incelersek inceleyelim kendi isteğinle yaşamını sonlandırmak yasaklanmış ve lanetlenmiştir.”