BAŞKA TENDE AVUNDUM
Başka bir tende avundum, bedenen yokluğunda. Zerre pişmanlık duymuyorum bilesin. Bir çeşit hesaplaşmaydı, senden habersiz aldığım bu öç.
Dudaklardan kalbe inen çetrefilli güzergâh da, bana izimi kaybettirdin mutlu musun? Derin sadakatimi yaralarken, soğuk tavırlarına gücendiğimi, kırıldığım noktaların olduğunu umursamadın. Affeden, affedici rolünü üstüme geçirirken, daha fazlasını kaldıramayacağımı, benim de haysiyetimin zedeleneceğini unutarak, utanıp sıkılmadın.
Kör kütük sana taparken, tamamen yabancı nefesleri içime çekemem zannettin. Gözyaşı akıtır, kapına kul olmaya devam edeceğimi düşündün.
Kusura bakma, artık önüme attığın sevgi kırıntılarıyla karnımı doyuramam. Benden esirgediğin önemi, bir kez olsun göstermediğin saygıyı, istediğine vermekte özgürsün.
Tek üzüldüğüm nokta, sana harcadığım yıllar ve beni de kendine benzetmiş olman. İhaneti kanıksayacak, aldatmanın zevkini tadacak birimiydim ben, kabahatimi tümüyle üstüne atmayacağım. İşlenen ayıbın sebebi sensen, niyetini bozmak yoluna gidende benim.
Gördün mü, istediğim zaman adil davranabiliyorum.
İhanetimi illa tanımlamak gerekirse, bedenselden tatminden ötesine geçemezdi deneyimim. Karşı tarafında aradığı günü birlik, geceyi kapsayan ve asla sürdürülebilir ilişki konumuna yükseltilemeyecek bir beraberlikti. Karşılıklı alınan hazın sonunda, sarılarak uyumak, sabahı tutuşmuş ellerle karşılamak yoktu.
Bir gece öncesinde içilen içkinin, kandaki yüksek değeri düşmemiş sarhoşluğu, sancılı bir baş ağrısıyla uyanmaktı ihanetin soğuk tarafı. Yastığımda aşina olduğum kokunun tam zıttı, şekerli vanilyalı bir parfüm kokusu vardı bu sefer. Burnumun direğini sızlattı apansız, bir saniye daha fazla kalamadım o yatakta. Sıcak suyun altında dakikalarca alnım, duş kabinin soğuk camında öylece dikildim. Tenimden akıp giden parmak izleri gibi, zihnimden geçen senli vakitlerin töreni can sıkıcıydı.
Lâkin, ne yaparsam yapayım seni memnun edecek seviyeye yükselemedim. Davranışlarım, hareketlerim sana göre hep yetersiz, ince düşünülmeyen kabaca şeylerdi. Senin nezdinde kusurlu ve adam olmayacak türde biriydim. Bana karşı mimik ve jestlerinden anlıyordum düşüncelerini, fakat seni öyle körü körüne seviyordum ki, yokluğunu düşünmeye dahi katlanamıyordum.
Sensiz yaşayamam, ölürüm zannediyordum.
Göz yanılsamasından ibaretmişsin. Ne ölürmüşüm yokluğunda, ne de dünya yıkılırmış başıma. Bir nevi kötücül alışkanlıktan ibaretmişsin benim fıtratımda, tıpkı sigara içmek gibi. Dudaklarıma değmeyince dudakların, günüm geçmez, duvarlar üstüme üstüme gelir sanıyordum. Meğer ne kolaymış, zor zannettiğim alışkanlığımı tek seferde terk etmek.