“Amel imandan ayrılır mı?” ifadesi, genellikle İslami ilimlerdeki bir tartışma konusu olan amel (eylem, davranış) ile iman (inancın kalpte oluşu) arasındaki ilişkiyi sorgular. Bu soru, İslam alimleri arasında farklı yorumlara sebep olmuştur. Kimi yoruma göre iman, sadece kalpteki inanç değil, aynı zamanda bu inancın dışa vurumunu da gerektirir, yani amelleri de içerir. Diğer bir yoruma göre ise, iman kalpte olan bir inançtır ve ameller imanın bir parçası değil, onun bir tezahürüdür. Bu konu farklı mezhep ve alimlerin görüşleriyle derinlemesine incelenebilir.
İman ve amel arasındaki fark nedir?
İslam inancına göre, iman ve amel terimleri genellikle birlikte anılır fakat farklı kavramları ifade ederler:
- İman: İman, kelime anlamı olarak “inanç” demektir. İslam’da ise, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna kalben inanmak ve dil ile ikrar etmektir. İmanın esası, kalpte yerleşik olan ve dillendirilen bir inançtır ve Müslüman olmanın temelidir.
- Amel: Amel ise “iş” veya “eylem” anlamına gelir. İslam’da amel, imanın dışa vuran göstergeleridir. Bunlar namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetlerin yanı sıra, günlük yaşamda yapılan iyi davranışları ve Müslüman’ın sorumluluklarını da içerir.
İslam alimlerinin çoğunluğuna göre iman ve amel birbirine bağlıdır; iman doğru amellerle desteklenmeli ve ameller, samimi bir imanla motive olmalıdır. Yani, imanın bir kişide gerçek olması için, onun güzel amellerle tezahür etmesi beklenir. Ancak, iman kalpte olduğu için, amellerin yokluğu kişinin imansız olduğu anlamına gelmez. Ameller, imanın güçlü veya zayıf oluşunu gösterebilir.
Bu ilişki, İslam’ın farklı mezhepleri ve tefsirlerinde farklı şekillerde yorumlanmıştır. Örneğin, bazı mezheplerde imanın sadece kalpteki inanç olduğu, amellerin ise bu imanın bir sonucu olarak görüldüğü; bazılarında ise imanın amellerle birlikte artıp azalabileceği ifade edilir.
Hangi mezhep ameli imana dahil etmez?
İslam’da amel ile imanın ilişkisi konusunda farklı yorumlar mevcuttur ve bu, özellikle İslam’ın büyük mezhepleri arasında belirgin farklılıklar gösterir:
- Eş’ari mezhebi: Eş’ariler, imanı kalpte tasdik olarak görürler ve bu tasdiki dile getirmeyi yeterli kabul ederler. Onlara göre ameller imana dahil değildir ve iman artıp azalmaz. Bu yüzden, büyük günah işleyen bir kişi, eğer imanını koruyorsa, imandan çıkmış sayılmaz.
- Maturidi mezhebi: Maturidiler, imanı kalpteki tasdik ve dil ile ikrar olarak tanımlarlar. Amellerin imana dahil olmadığını, ancak imanın gerçekliğinin ve samimiyetinin amellerle tezahür ettiğini savunurlar. Onlar da Eş’ariler gibi imanın artıp azalmayacağını kabul etmezler.
- Selefî (Vehhabi) ve bazı Hanbeli yorumları: Bu görüşü benimseyenler, imanı hem kalpte inanmak hem de bunu dil ile ikrar etmek ve bedenin uzuvlarıyla amel etmek olarak görürler. Dolayısıyla onlara göre amel, imanın bir parçasıdır ve iman amellerle birlikte artıp azalabilir.
- Şii İslam: Şii teolojisinde de imanın tanımı ve amellerin rolü konusunda farklı yorumlar bulunmaktadır ancak genel olarak, imanın içsel bir inanç olduğu ve amellerin bu inancın dışa vurumu şeklinde tezahür ettiği kabul edilir.
Her bir mezhep kendi içinde de çeşitlilik gösterebilir ve bu genellemeler tüm bireyler veya alimler tarafından aynı şekilde yorumlanmayabilir. Ancak genel olarak, Eş’ari ve Maturidi mezhepleri amelleri imanın tanımı dışında tutma eğilimindedirler.