20. Yüzyılın Efsane Casusu Güzel Mata Hari’nin Hayat Hikayesi
20. yüzyılın kadın casuslarından olan Mata Hari ilginç hayat hikayesi ve güzelliğiyle tekrar ilgi odağı haline geldi. Kadın casuslar arasında adı en çok duyulan Hari, bir zamanlar egzotik dansları ve güzelliğiyle erkeklerin aklını başından almıştı. Güzelliğini ve figürlerini büyük isimlerle yakınlık kurmak için kullanmıştı.
Dansçı ve casus olan Mata Hari, sevenleri tarafından 7 Ağustos’da 143. doğum yılında tekrar anıldı.
Paris’in diline düşen cüretkar dansçı Hari’nin asıl adı Margaretha Geetruide Zelle idi. Hollandalı bir iş adamının kızı olarak 1876’da dünyaya geldi. Henüz 18 yaşındayken Hollanda ordusunda görev alan İskoç asıllı bir subayla evlendi. Eşinin görevi nedeniyle Amsterdam ve Endonezya’da kısa bir süreliğine yaşadı.
Hollanda’ya geri dönüşünde eşinden ayrılarak Paris’e yerleşti. Para sıkıntısı çekmeye başladığında, Endonezya Java adasında yaşadığı dönemde öğrendiği Java tapınak dansını erotik dansıyla uyarlayarak Paris salonlarında gösteri yaptı.
Paris halkını adeta büyüleyen dansı, vücudunu sergilediği açık kıyafetleriyle dönemin en çok kazanan dansçılarından biri haline geldi. Öyle ki şöhreti Paris’ sığmıyor Viyana, Roma, Berlin ve Avrupa’nın önemli eyaletlerine kadar taştı.
Bu ülkelerin devlet rejimlerinde görev alan önemli şahsiyetlerle yakın ilişki kurdu, seçkin davetlere katıldı. Tarih 13 Mart 1905’de Paris Guimet Müzesinde düzenlenen davette Hintlilerin mukaddes saydıkları danslarını icra etti. Sadece güzelliği ve dansıyla değil aklıyla da bir çok insanı çekiminin altına alıyor, üstlerinde kalıcı izlenimler bırakıyordu.
Berlin’de olduğu sırada 1. Dünya savaşının patlak vermesiyle işleri durgunlaştı. Bunun bir nedeni ise aşırı savurganlığı, fırtınalı aşkları ve hayat tarzındaki uçarılığı adının kötü bir şöhret kazanmasıydı. Mali durumunun kötüye gitmesiyle casusluğa başlayarak, önemli kimselerle kurduğu yakın ilişkiyi bilgi toplamak amacıyla kullandı.
Rus, İngiliz, Fransız subay ve devlet adamlarından elde ettiği gizli bilgileri toplayarak kızına yazdığı mektuplarmış gibi özel diplomatik kurye ile Almanlara ulaştırıyordu.
Madrid’de Alman devlet adamları ve denizcilik istihbarat başkanlarıyla yapılan toplantıya katıldıktan sonra Paris’e dönen Mata Hari, casus olduğunun ortaya çıkmasıyla tutuklandı. 13 Şubat 1917’de tutuklanmasının sebebi ise Madrid seyahati sırasında Madrid elçiliğinden Alman askerî merkezine kendi koduyla yolladı telgraftı. Mata Hari hakkında toplanan belgeler ve bu son telgraf casusluk yaptığını kati şekilde ispatlıyordu.
24 Temmuz 1917’de hakim karşısına çıkarıldığında kendisine yöneltilen suçlamalar şu şekildeydi, cinsel kimliğini ve önemli kişilerle kurduğu yakınlığı kullanarak elde ettiği askeri bilgileri Almanlara sızdırmak, binlerce müttefik askerin hayatını kaybetmesine yol açmaktı.
İddiaları ve suçlamaları reddeten Mata Hari, kesin delillerin bulunmamasına rağmen idama mahkum edilerek ceza aldı.
İdam tarihi 15 Ekim 1917 olarak belirlendiğinde yakınlarına söylediği şu cümlelerle hafızalara kazındı;
“Bu Fransızlar beni öldürmekle ne kazanacaklar, savaşı mı kazanacaklar?”
Kurşuna dizilerek idam edilmesi cezasına çarptırılan Mata Hari, ölümden korkmadığını kurşuna dizilirken gözlerini bağlatmayarak ispatladı. Askerlerin bir kaç Hari’nin gözlerine bakarak ateş edemezken, cesaretini kaybetmeyen cüretkar dansçı kurşunların üstüne boşalmasıyla hayatını kaybetti.
İdama mahkum edilen Mata Hari’nin cenazesine kimse sahip çıkmadığında Paris Üniversitesi Tıp Fakültesinde teşrih odasına koyuldu. Kimliği tespit edilemeyen kişilerce 2000 yılında Mata Hari’nin mumyalaştırılmış başı çalınarak kayboldu.
2016 yılında Brezilyalı yazar Paulo Coelho tarafından Mata Hari’nin avukatıyla yaptığı yazışmalardan yola çıkarak kurguladığı ‘Casus’ romanı dünya genelinde 41 dile çevrildi.
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım, bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gereken bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum.
Mata Hari’nin tek suçu özgür bir kadın olmaktı: Sınırlar ve sınırlamalarla dolu bir dünyada kaderine boyun eğmeyen bir kadın…